Ninova
Bilyegöz Bebek10

Join the forum, it's quick and easy

Ninova
Bilyegöz Bebek10
Ninova
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bilyegöz

Aşağa gitmek

Bilyegöz Empty Bilyegöz

Mesaj tarafından troypc Çarş. Şub. 10, 2010 8:51 pm




Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_1
Develer
tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır
sallarken, yani çok, ama çok eskiden, Kafdağı yamaçlarına kurulu bir
memleket varmış. Her yanında dereler çağlar, pınarlar ağlarmış o
memleketin. Zümrüt gibi uzanan kırları, binbir yemişle dolu meyve
bahçeleri görülmeğe değermiş. Kral Bilyegöz hüküm sürermiş orada.
Doğru su garip bir adammış kral. Sarayından çıkıp gez mez, karısı ve
biricik kızından başka kimseyle konuşmazmış. Sinirli sinirli dolaşır,
bilye gibi küçük gözlerini sağa sola çevirerek anlaşılmaz söz ler
söylermiş. Diken üstünde oturuyor gibi rahat sız ve mutsuzmuş. Kimse
yüzünün güldüğünü görmezmiş. Yüreğinde öylesine büyük bir hastalık
varmış ki; onu hiçbir hekimin tedavi etmesi mümkün değilmiş.

Çünkü "altın hastalığı" denilen
garip bir derde tutulmuş Kral. Aklı fikri daima
altınlarda imiş. Zamanlı zamansız kalkar, bodru
ma iner, hazinelerini kontrol edip, saatlerce orada
durur da zamanın nasıl geçtiğini farketmezmiş.
Kocaman avuçlarına altınlarını doldurur, onları
çocuğunu sever gibi öpüp okşar, bıkmadan usan
madan defalarca sayarmış.

Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_3
Karısı ve kızı onun bu haline çok üzülür, bazı günler'ona: " Siz bu
ülkenin kralısınız... Her türlü zenginliğe sahip kudretli bir
insansınız. Altınlara karşı böyle hastalık derecesine varan ilginiz bir
felakete sebep olabilir. Hiç olmazsa bazı günler sarayın bahçesine inip
açık havada dolaşın. Bir çiçek cennetini andıran bahçenizde gezerseniz
belki gönlünüz aydınlanır." derlermiş. Kral Bilyegöz gülüp geçermiş
onlara... Sözleri bir kulağından girer,öbüründen çıkarmış. Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_4Bir
sabah erkenden uyanmış. Pencereyi açıp dışarı bakmış. Çiçek açmış
ağaçların yanında yemyeşil uzanan setlere çiğ yağdığını görmüş. Her şey
öylesine güzel ve iç açıcıymış ki Kral Büyegöz bir lahza altınlarını
unutup bahçeye çıkmayı düşünmüş. Karşıdaki nar ağacı üzerinde öten
bülbül onu hayata çağırıyor gibiymiş. Süratle giyinip kapıya yürümüş.
Ayakları altında gıcır gıcır sesler çıkaran mermer salonları hızla
geçmiş. Merdivenleri inip çıkış kapısına yönelmiş. Birden yüreğini
kaplayan o hain hastalık ses vermiş: "Dur, bahçeye çıkma! Çıkacaksan
bile altınlarını yanına al..." diyormuş bu ses.

Bilyegöz bu sesi
susturamayacağını anlayınca hemen dönüp hazi
nelerinin bulunduğu mahzene koşmuş. Kalın ve
ağır kapıları bir bir açıp altınlarına erişmiş.
Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_5
Koltuğuna sığabilen, içi mücevher dolu işlemeli
bir kutuyu kapıp çıkmış. Az sonra güneşin yavaş
yavaş ısıtmağa başladığı o muhteşem bahçenin
içine girmiş. Çiçek tarhlarının, gül fidanlarının, la
le setlerinin arasında dolaşmağa başlamış. Uzun
bir süre gezinmiş. Fakat gördüğü bunca güzellik
bile ona altınlarını unutturamamış. Bahçenin
kenarında toprağa oturup mücevher kutusunu
açmış. Göz kamaştırıcı bir aydınlıkla parıldamış
altınlar, inciler... Bilyegöz kıymetli taşlarla süslü
mavi gerdanlıkları, zümrüt yeşili mercanları ve çil
çil altınları seviyor, okşuyor, onlarla bir çocuk gibi
oynuyormuş. Birden dalıp gittiği o garip alemden
uyanmış. Hemen arkasında bir çıtırtı duymuş.
Korkuyla dönüp bakmış. Elbiseleri yamalı, pabuçları eski, boynu bükük bir zavallı adam duru
yormuş karşısında. Ellerini birbirine kavuşturmuş,
çatlak dudaklarını büzmüş adam. Yüzünde koca
bir çaresizlik, yoksulluk ve gariplik okunuyormuş. Saygıdeğer kralım, diye başlamış söze.
Sizinle karşılaşmam Allah'ın bir lütfu bana. Yok
sulluk içinde kıvranan zavallı bir insanım ben.
Karım ve çocuklarımın boğazına günlerdir bir
lokma ekmek girmedi. Bana yardım eder, fazla
değil bir altın bağışlarsanız ömür boyu duacınız
olurum. Ne o!ur boş çevirmeyin beni...
Kral Bilyegöz şaşkınlıkla bakmış dilenciye.
Altın sözünü duyunca mücevher kutusuna sıkıca
sarılmış. Hayır! diye bağırmış. Sana hiç bir şey ve
remem!
Dilenci duyduklarına inanmak istemiyormuş: Lütfen demiş, bir tek altından ne çıkar. O
sizin ir~in bir kıymet ifade etmez ama beni ve
çocuklarımı açlıktan kurtarır. Lütfen...
Kral Bilyegöz belki her şeyi yapsa bile bu işi
yapamaz, hiç kimseye bir gram ağırlığında bile
olsa altın veremezmiş. İyice sinirlenmeye baş
lamış. Küçük gözlerine tiksinti ve nefret dolmuş. Defolup git başımdan. Beni rahat bırak,
altınlarıma göz dikme. Bir tane bile olsun ver
mem. Anladın mı pis dilenci! diye haykırmış.
Zavallı dilenci ümitlerini yitirivermiş. Anlamış
ki bu cimri kral asla kendisine yardım etmeyecek.
Yüreği acıyla sızlamış, gözlerinden bir kaç damla
yaş yuvarlanmış yere. Gönlünün derinliklerinden
kopup gelen bir sesle garip bir dua etmiş.Daha
doğrusu bir beddua...


Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_6
İnşaallah tuttuğunuz herşey altın olur kralım! Neye elinizi uzatırsanız
altın olsun... demiş. Sonra da ardına dönüp, aksıyan adımlarla çekip
gitmiş. Kral Bilyegöz dilencinin sözleri karşısında bir an şaşkınlığa
uğramış. Sonra gülüp geçerek "pis adamlar" diye mırıldanmış. "Bütün
işleri dilencilik... Çalışıp kazanmayı hiç düşünmez bunlar..." Kralın
düşünceleri doğru değilmiş. Yeryüzünde nice fakir ve yoksul insan
varmış. Çalışamayacak durumda olan, hasta, sakat ve hakikaten çaresiz
nice insan. Aslında zenginler onlara yardım ellerini uzatmalı,
kardeşce, insanca yaşamanın çarelerini aramalı imişler.

Mücevher kutusunu kucaklayıp ayağa kalkmış kral. Geldiği yöne doğru ilerlemiş. Birden
gözüne ilişen kıpkırmızı bir gül görmüş. Onu kopararak, biricik kızına götürmek istemiş. Uzanıp
almış. O da ne? Dalından koparılan gül bir lahza
da som altın haline gelivermemiş mi?! Yaprağı,
dikenleri, sapı som altın bir ğül.. Kral Bilyegöz'ün
gözleri şaşkınlıkla büyümüş. İkinci bir güle uzan
mış; yine aynı şey oluvermiş, o da altın haline
dönüşmüş.
Sevinmiş Bilyegöz. Sınırsız bir coşkuya kapılmış. Yaşasınl diye haykırmış. Her tuttuğum
altın oluyor artık...
Heyecanla koşmuş sarayına. Hizmetçilerden
bir bardak su istemiş. Getirmişler. Bilyegöz bar
dağı eline aldığında onun da altın haline geldiğini
görmüş. Artık elini neye uzatsa; bardak, çatal,
kaşık, havlu, sabun hatta ekmek, herşey altın oluyor, bir anda külçeleşiyormuş.
Bilyegö'zün sevinci azalmaya başlamış. İçi
ne kıpır kıpır bir huzursuzluk dolmuş. Tahtına ku
rulu _~düşünürken biricik kızı içeri girmiş. Qnu
görünce olanları unutup kızına doğru yürümüş. Gel bakalım küçük kraliçem, babana sarıl
şöyle, demiş.
Kollarını uzatmış, kızının omuzlarından tut
muş. İşte asıl korkunç felaket o zaman görülmüş.
Eli değer değmez sevgili kızı, altın bir heykel hali
ne dönüşmüş. Altın bir heykel, cansız, kaskatı ve
soğuk...
Kral Bilyegöz beyninden vurulmuşa dönmüş.
Şaşkın .gözlerle çevresine bakıyormuş. Hizmetçiler de neye uğradıklarını bilememişler, birer kö
şeye saklanıp beklemişler.

Artık kimse yaklaşamıyormuş krala. Korkunç felaketler
yağdırıyormuş çevresine. Neye dokunsa altın oluyormuş. Karısı ise
ağlayıp duruyor: Bu felaket senin o uğursuz altın hasta lığın yüzünden
geldi başımıza... Kızımı yokettin.,. diye feryat ediyormuş. Kral
Bilyegöz perişan olmuş, bütün dünyası kararmış. Artık altınlarını hiç
sevmiyormuş. Onların sarı, pırıltılar saçan soğuk görünümlerine düşman
olmuş. Elini bir yere sürmekten korkuyor, deli gibi dolanıp duruyormuş.
Ülke halkı olanları duymuş. Çaresiz ve yok sul insanlar gizlice
seviniyor, "O bunu hak etmişti" diyorlarmış. Bilyegöz yaptıklarına
pişman olmuş. Gece sabahlara kadar uyumuyor, bu korkunç felaketten
kurtulmak için yüce Allah'a dualar ediyormuş. Artık kendini bir tek
kuruşu bile olmayan zavallı fakirlerden bile güçsüz, perişan ve yoksul
kabul ediyormuş. Elini sürdüğü her şeyin kaskatı altın kesildiği bir
dünyada yaşamaktansa, ölüp gitmek daha iyiymiş.


Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_7
Düşünüp taşınmış. Ülkesindeki bilginleri sarayına çağırıp onlarla
konuşmuş. Bu işe bir çare bulmalarını istemiş. Sonunda yaşlı bir bilgin
sözü almış: Bu, demiş, sizin altın hastalığınıza verilmiş ilahi bir
cezadır. Artık samimi bir gönülle günahınıza tövbe edip, Allah'dan af
dileyip, bundan sonra çok cömert bir insan olacağınıza söz vermeniz
gerekir. Eğer bunu yapar, sözünüzde durursanız, kurtulusunuz. Şimdi
ülkemizin yüce dağlarından doğup sarayınızın yakınından geçen "Huzur
Nehri"ne gidiniz. O suya girip abdest alınız. Yüreğinizdeki kötülükleri
yıkayınız. Belki o zaman eski durumunuza dönersiniz. Kızınız da yeniden
dirilebilir, demiş. Kral son bir çare diye, hemen "Huzur Nehri"ne
koşmuş. Yaşlı bilginin tarif ettiği gibi ab dest alıp yıkanmış. Sonra
ellerini açıp Allah'a, kendisini affetmesi için dua etmiş. Duası
bittikten sonra yakınında bulunan bir ağacın dalını tutmuş. Tuttuğu
dalın altın haline gelmediğini görünce, sevincinden kendini tutamayıp
"Yaşasın, yaşasın, kurtuldum artık" diye haykırmağa başlamış. İyice
emin olmak için, elini başka şeylere uzatmış. Gerçekten artık hiç biri
altın ol muyormuş. Yüreği aydınlanmış Bilyegöz'ün. Öm ründe böyle bir
sevinç duymadığını düşünmüş. Hemen sarayına koşup karısına müjde vermek
istemiş. Tam içeri girecekken bir de bakmış ki sevgili kızı dirilmiş,
kendisini bekliyor. Koşarak sarılmış ona. Sevinçten ağlıyormuş
artık...

Allah'ım, Allah'ım, diye mırıldanmış. Sana ve milletime karşı olan
görevimde kusur göstermeyeceğim. Beni o korkunç altın hastalığından
kurtardığın için sana ne kadar şükretsem azdır... Bilyegöz Coc_hik_bilyegoz_8
demiş. Sonra bahçede kendisinden bir altın isteyen yoksulu ve ülkenin diğer fakirlerini toplayarak,
onlara nice mallar, altınlar ve hediyeler dağıtmış.
Karısı ve kızı seviniyor, ülkenin tüm insanları bayram ediyorlarmış.
Her şey daha bir güzelmiş şimdi.
.



troypc
troypc

Mesaj Sayısı : 2140
Kayıt tarihi : 26/11/09
Yaş : 34
Nerden : Ankara

http://ninova.eniyiforum.org

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz