Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov
1 sayfadaki 1 sayfası
Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov
Beyaz Gemi kitap özeti
cengiz aytmatov beyaz gemi
beyaz gemi kitap özeti
beyaz gemi kişileri
Beyaz Gemi Kahramanları:
Çocuk: Millî değerlerinden ve özündeen uzaklaştırılmış, masum çocukları simgelemektedirr. Romanda adı söylenmez, sekiz yaşında, anne ve babası tarafından terk edilmiş, dedesiyle yaşayan hayalperest bir çocuk olarak anlatılır.
Mümin Dede: Çevresinde ‘Hamarat Mümin, olarak tanınır. Romanın kahramanı olan çocuğun dedesidir. Aşırı derecede yardımsever, iyi yürekli, sabırlı, yumuşak, minyon tipli yaşlıca bir adamdır.
Orazkul: Çirkin, kaba saba, menfaatperest, içkiye aşırı derecede düşkün, aşırı derecede kötü bir insandır. Mümin’in kızı Bekey ile evlidir. Çocukları olmadığı için her şeye lanet eder ve kısır karısını her gün döver.
Bekey Hala: Orozkul’un karısı ve Mümin Dede’nin kızıdır. Çocuğu olmadığı için sarhoş kocasından hep dayak yer. Bu yüzden çatık kaşlı, asık suratlı ve sinirli bir yapısı vardır.
Seydahmet: Orman koruyucularından üçüncüsüdür. (Diğer ikisi Orozkul ve Mümin Dede.) Tembel, neşeli, ruhsuz, sıradan bîr insandır.
Gül cemal: Seydahmet’in karışıdır.
Nine: Mümin Dede’nin sonradan evlendiği, ikinci karıoşıdır. Tersi yüzü belli olmayan, otoriter, bazen neşeli bazen sionirli olan, maddiyata bağlı bir kadındır.
Kulubeg: Maral Ana’nın soyundan geldiği bilincinde olan kamyoncu. Çocuğun rüyalarındaki beklenen kahraman. Orazkul’dan intikam alacak kişi. Her ne kadar Maral Ana’yı kurtarmak için yetişememişse de yazar tarafından bir gün geleceği söylenerek sembolleştirilip kahramanlaştırılan yeni nesil, gençlik ve kahramanlığın karakteri.
Beyaz Gemi Özeti
San Taş vadisinde yalnız üç aile oturmaktadır. Orman koruyucuların amiri Orozkul ve karısı Bekey’in, Bekey’in baobası Mümin’in ve Seydahmet’in evinden başka yakınlarda bir ev bulunmamaktadır. Bu üç evin tek oğlan çocuğu da Müomin’in torunudur.
Sıcak bir yaz günü, bu kimsesiz yere bir kaptıkaçtı gelir. Her türlü zerzavat satan bu adamı görünce Bekey Teyze, Nione ve Gülcemal hemen heyecanla eşyalara bakmaya başlarolar. Alacaklarmış gibi her şeyi karıştırırlar. Daha sonra hepsi de teker teker paralarının olmadığını söyleyerek bir şey almaodan evlerine dönerler. Kaptıkaçtı sinirlenir. Yalnız çocukla koonuşur ve ona şeker verir. O sırada, Mümin Dede gelir. Cebinodeki uzun zamandır buruşmuş duran parayı torununa çanta almak İçin kullanır. Çocuk, buna çok sevinir. Çok sevdiği deodesi, ona okula gitmesi için çanta almıştır. Çocuk, çantasını Bekey Hala’sına, Gülcemal’e, ninesine gösterir. Hepsine artık okula gideceğini söyler. Mutluluktan havalarda uçmaktadır. Artık dedesinin ona önceden hediye ettiği dürbün kadar sevodiği bir de çantası olmuştur.
Çocuk, arkadaşı ve kardeşi hiç olmadığından dürbünü ile konuşmakta, onunla hayallerini paylaşmaktadır. Şimdi de üç kişi olduklarını düşünür. Dürbünü, çantası ve kendisi. Onolarla birlikte Işık Göl’e gider. Oradan dürbünle uzaklara bakomakta, akşama doğru gelen beyaz gemiyi dürbünüyle seyretomektedir. Beyaz gemi görünmeden önce yine çok uzaklarda olan okuluna bakar. Oraya gideceği günün hayalini kurar. Bu arada danayı gözden kaçırdığı için bağıran ninesinin sesini duyarak korkar. Ninesini unutarak uzaktan gelen beyaz gemiye dalar. Büyük bir hayranlık içinde, beyaz köpükler içinde giden gemiyi seyreder. Bir balık olup gemiye ulaşma isteği duyar içinde. Belki beyaz geminin içinde dedesinden gemici olduğunu öğrendiği babası vardır. Dedesi, babasının gemilerode çalıştığını, yeniden evlendiğini, karısı ve çocuklarının her gün onu limanda beklediğini anlatmıştır ona. O da balık olup denizde yüzerek beyaz gemiye ulaşma hayali kurar, gemiye “Seni dürbünle izleyen çocuk benim.” dedikten sonra babaosına oğlu olduğunu söylemeyi hayal eder. Babasına ona deodesinin anlattığı her şeyden, yaşadığı ortamdan bahsetmeyi çok arzulamaktadır. Orozkul’un halasını her gün dövdüğünoden, dedesinin bu yüzden kan ağladığından, her geçen gün çöktüğünden bahsetmeyi istemektedir. Fakat sonunda, baobasını sahilde bekleyen yeni ailesini düşünür, onu aralarına alıp almama konusuna gelince hayaline son verir. Gemi gitotikçe küçülünce, çocuk, dürbün ve çantasını yanına alarak eve gider. Avluların ıssızlığından Orozkul’un yine halasını dövdüğünü anlar. Akşam olunca, yatacağı zaman çocuk, çantasını nereye koyacağına bir türlü karar veremez. En soonunda baş ucuna koyar. Yatmadan dedesinin ona anlattığı masalı dinlemek ister. Fakat dedesi ona anlatacak durumda değildir. Masalı kendi kendine düşünür.
Çok eski bir zamanda bir gölün kenarında bir Kırgız oyomağı yaşarmış. Adı Yenisey olan bu yere halkı “Enesay” deromiş. Enesay’ın çevresinde çok çeşitli uluslar varmış, bunlar sürekli savaşır, hiç insan kalmayana kadar birbirlerini öldü-rürlermiş. Bir gün, ormanda bir kuş türemiş. “Başınıza bir feolaket gelecek.” diye ötermiş bu kuş. Bela gecikmemiş.
Kırgız ulusu, yaşlı başbuğlarını gömme hazırlıklarına başolamış. Hakanı gömme töreni sırasında bir düşman ordusu onları hazırlıksız yakalayarak, bir tek insan kalmayana kadar öldürmüş. Yalnız ormanda bir küçük kız ve erkek çocuğu o-lanlardan habersiz meydana geldiklerinde tüm yakınlarının öldürüldüğünü görerek ağlamaya başlamışlar. Bir süre sonra, yavruları yeni ölmüş bir geyik ana onları yanına alarak çok uzak bir memlekete, Işık Göl civarına götürmüş. Onları her türlü zorluktan korumuş. Kız ve erkek büyüyünce evlenmişoler. Boynuzlu Maral Ana’nın yardımlarıyla Kırgız ulusunun soyu bu iki kişiden meydana gelmiş. Çok mutlu bir yaşamları olmuş; ta ki geyikleri öldürmeye başlayana kadar. Geyik ticaoretine başlayan Kırgız soyu Maral Ana’nın küsüp, sonsuza kaodar onları terk etmesine neden olmuş.
Dağlara yeniden sonbahar gelmiştir. Orozkul önde, Müomin arkada bir kütüğü dağlardan indirmeye çalışmaktadırlar. Orozkul, ormanı korumakla görevli olduğu hâlde karşılığını alarak ormandan ağaç kesilmesine izin vermektedir. Orozkul, sinirini Mümin’den çıkararak kütüğü indirmeye çalışmaktadır. Fakat kütük hareket etmemektedir. Kütüğün ırmaktan geçiriolip alıcı kamyona ulaştırılması gerekmektedir. Tomruk çok ağırdır. Kütüğü zavallı at beraberinde Orozkul’u da sürükleoyerek düşürür. Artık olanlara katlanamayan Mümin Dede, toorununun okuldan alınma zamanı geldiğini söyleyerek ilk deofa Orozkul’a baş kaldırır ve onu oracıkta yalnız bırakır. Müomin torununun onu beklemesine gönlü razı olmadığı için soonuçlarına katlanarak ilk kez patronu ve damadı olan Oroz-kul’a isyan eder. Eve gittiğinde Orozkul’un kimsenin dokunomaya bile cür’et edemediği atına binerek, torununu almaya gider. Okula giderken yolda öğretmeninin torununu getirdiğioni görür. Çocuk, ağlamaktan gözleri şişmiş bir hâldedir. Yoloda dede, torununun gönlünü almaya çalışır. Ona geyiklerin tekrar ormana geldiğini, belki Maral Ananın da içlerinde oloduğunu anlatır.
Orozkul, eve vardığında içi intikam hisleri ile doludur. Sevogili atını da yerinde bulamayınca çılgına döner ve karısı Bekey’i evden kovar, artık “Karım değilsin.” der. Bekey de Sey-dahmetlere sığınır.
Mümin, eve geldiğinde yemek yerlerken nine asık suratla hiç ses çıkarmamaktadır. Çocuk kötü bir şeyler döndüğünü anlar. Nine, Mümin’e Orozkul’un gönlünü almasını söyler, aksi takdirde işsiz ve aç kalacaklardır. Orozkul, Mümin’i ahıroda görünce onu kovduğunu haykırır. Çocuğun biraz ateşi çıkomıştır. Pencereden geyikleri görür ve dedesinin başına gelenoleri biraz unutur gibi olur ve sevinir. Yatağında hasta hasta otururken dedesi, “Beni al da Orozkul’a bir çocuk ver.” diye ağlamaktadır.
Ev karmakarışıkken Seydahmet bir kamyonla döner. Erteosi gün akşam evlerine kış günü uzun zamandır ilk defa birileri gelir. Arca vadisinden kuru ot getirmeye giden sürücülerdir bunlar. Kamyonları çalışmadığı için onlara sığınmışlardır. Akoşam güzel bir sohbet oluşur. İçlerinden adı Kulubeg olan gence çocuk çok ısınır. Kulubeg ona âdeta bir baba şefkati gösterir. Aralarında kısa sürede bir sevgi oluşur. Çocuk, onların konuşomalarını Kulubeg’in kucağında dinlerken uyuyakahr.
Sabah olduğunda Mümin misafirleri doyurmak için erkenoden kalkar, torununu da yanına alır ve bir tokluyu keserek pioşirirler. Yemekler yendikten sonra, sürücüler yola çıkınca çocuk buruk bir hüzün içinde kalakalır. Bu arada, misafirlerin olması bir nebze Orozkul’u yatıştırmıştır. Dedesinin hâline üzülen çoocuk, aşırı derecede hastalanır, ateşi çıkar. Ninesi, her şeyin onun yüzünden olduğunu söyleyerek kaynar sütü zorla içirir.
Ertesi gün, Orozkul, Seydahmet ve Koketay adında bir köylü ırmağa takılıp kalan kütüğü çıkarmaya çalışırlar. Müomin kendini affettirmek için Orozkul’un peşinde dolanmaktaodır. Orozkul, Mümin’i dize getirdiği için çok mutludur. Bir süre sonra, geyikleri görürler. Bağırmaya başlarlar. Öldürüp kiloolarca ete kavuşmak hırsıyla yanıp tutuşurlar. Mümin, yalvarır onlara. Geyik avının yasak olduğunu, ayrıca onların kutsal olduğunu söyler. Fakat Orozkul, geyikleri avlamadıkları takodirde işten atacağını anlatarak tehdit eder. Mümin, bütün deoğerlerine, inançlarına rağmen geyiği öldürmek zorunda kalır.
Çocuk, midesi bulanık bir hâlde uyanır. Dışardan çok ses gelmektedir. Dedesini arar. Fakat garip bir şeyler olmaktadır. Kazanların içinde kilolarca et görür. Dedesi de körkütük sarohoştur. Onu ilk kez sarhoş görür. O şefkatli dedesinin yanına gittiğinde dedesi: “Git başımdan!1′ der. Çocuk, samanlığın diobinde geyik ananın kan içinde kesilmiş kafasını görünce eli ayağı buz gibi olur. Midesi bulanır, bütün inançları sarsılır. Çoocuk, odasında yalnız başına ağlamaya başlar. Odadan dışarı çıkmamaya karar verir. Fakat dedesini görür aniden. Dedesi kesilmiş geyiğin kafasının yanına uzanmış, hiç hareket etmeomekte, duruşu aynı ölü geyiğe benzemektedir. Çocuk korkar ve uzaklaşır oradan.
Çocuk hayallerindeki gibi balık olmak için ırmağa doğru yürür ve suya kendini bırakır.
cengiz aytmatov beyaz gemi
beyaz gemi kitap özeti
beyaz gemi kişileri
Beyaz Gemi Kahramanları:
Çocuk: Millî değerlerinden ve özündeen uzaklaştırılmış, masum çocukları simgelemektedirr. Romanda adı söylenmez, sekiz yaşında, anne ve babası tarafından terk edilmiş, dedesiyle yaşayan hayalperest bir çocuk olarak anlatılır.
Mümin Dede: Çevresinde ‘Hamarat Mümin, olarak tanınır. Romanın kahramanı olan çocuğun dedesidir. Aşırı derecede yardımsever, iyi yürekli, sabırlı, yumuşak, minyon tipli yaşlıca bir adamdır.
Orazkul: Çirkin, kaba saba, menfaatperest, içkiye aşırı derecede düşkün, aşırı derecede kötü bir insandır. Mümin’in kızı Bekey ile evlidir. Çocukları olmadığı için her şeye lanet eder ve kısır karısını her gün döver.
Bekey Hala: Orozkul’un karısı ve Mümin Dede’nin kızıdır. Çocuğu olmadığı için sarhoş kocasından hep dayak yer. Bu yüzden çatık kaşlı, asık suratlı ve sinirli bir yapısı vardır.
Seydahmet: Orman koruyucularından üçüncüsüdür. (Diğer ikisi Orozkul ve Mümin Dede.) Tembel, neşeli, ruhsuz, sıradan bîr insandır.
Gül cemal: Seydahmet’in karışıdır.
Nine: Mümin Dede’nin sonradan evlendiği, ikinci karıoşıdır. Tersi yüzü belli olmayan, otoriter, bazen neşeli bazen sionirli olan, maddiyata bağlı bir kadındır.
Kulubeg: Maral Ana’nın soyundan geldiği bilincinde olan kamyoncu. Çocuğun rüyalarındaki beklenen kahraman. Orazkul’dan intikam alacak kişi. Her ne kadar Maral Ana’yı kurtarmak için yetişememişse de yazar tarafından bir gün geleceği söylenerek sembolleştirilip kahramanlaştırılan yeni nesil, gençlik ve kahramanlığın karakteri.
Beyaz Gemi Özeti
San Taş vadisinde yalnız üç aile oturmaktadır. Orman koruyucuların amiri Orozkul ve karısı Bekey’in, Bekey’in baobası Mümin’in ve Seydahmet’in evinden başka yakınlarda bir ev bulunmamaktadır. Bu üç evin tek oğlan çocuğu da Müomin’in torunudur.
Sıcak bir yaz günü, bu kimsesiz yere bir kaptıkaçtı gelir. Her türlü zerzavat satan bu adamı görünce Bekey Teyze, Nione ve Gülcemal hemen heyecanla eşyalara bakmaya başlarolar. Alacaklarmış gibi her şeyi karıştırırlar. Daha sonra hepsi de teker teker paralarının olmadığını söyleyerek bir şey almaodan evlerine dönerler. Kaptıkaçtı sinirlenir. Yalnız çocukla koonuşur ve ona şeker verir. O sırada, Mümin Dede gelir. Cebinodeki uzun zamandır buruşmuş duran parayı torununa çanta almak İçin kullanır. Çocuk, buna çok sevinir. Çok sevdiği deodesi, ona okula gitmesi için çanta almıştır. Çocuk, çantasını Bekey Hala’sına, Gülcemal’e, ninesine gösterir. Hepsine artık okula gideceğini söyler. Mutluluktan havalarda uçmaktadır. Artık dedesinin ona önceden hediye ettiği dürbün kadar sevodiği bir de çantası olmuştur.
Çocuk, arkadaşı ve kardeşi hiç olmadığından dürbünü ile konuşmakta, onunla hayallerini paylaşmaktadır. Şimdi de üç kişi olduklarını düşünür. Dürbünü, çantası ve kendisi. Onolarla birlikte Işık Göl’e gider. Oradan dürbünle uzaklara bakomakta, akşama doğru gelen beyaz gemiyi dürbünüyle seyretomektedir. Beyaz gemi görünmeden önce yine çok uzaklarda olan okuluna bakar. Oraya gideceği günün hayalini kurar. Bu arada danayı gözden kaçırdığı için bağıran ninesinin sesini duyarak korkar. Ninesini unutarak uzaktan gelen beyaz gemiye dalar. Büyük bir hayranlık içinde, beyaz köpükler içinde giden gemiyi seyreder. Bir balık olup gemiye ulaşma isteği duyar içinde. Belki beyaz geminin içinde dedesinden gemici olduğunu öğrendiği babası vardır. Dedesi, babasının gemilerode çalıştığını, yeniden evlendiğini, karısı ve çocuklarının her gün onu limanda beklediğini anlatmıştır ona. O da balık olup denizde yüzerek beyaz gemiye ulaşma hayali kurar, gemiye “Seni dürbünle izleyen çocuk benim.” dedikten sonra babaosına oğlu olduğunu söylemeyi hayal eder. Babasına ona deodesinin anlattığı her şeyden, yaşadığı ortamdan bahsetmeyi çok arzulamaktadır. Orozkul’un halasını her gün dövdüğünoden, dedesinin bu yüzden kan ağladığından, her geçen gün çöktüğünden bahsetmeyi istemektedir. Fakat sonunda, baobasını sahilde bekleyen yeni ailesini düşünür, onu aralarına alıp almama konusuna gelince hayaline son verir. Gemi gitotikçe küçülünce, çocuk, dürbün ve çantasını yanına alarak eve gider. Avluların ıssızlığından Orozkul’un yine halasını dövdüğünü anlar. Akşam olunca, yatacağı zaman çocuk, çantasını nereye koyacağına bir türlü karar veremez. En soonunda baş ucuna koyar. Yatmadan dedesinin ona anlattığı masalı dinlemek ister. Fakat dedesi ona anlatacak durumda değildir. Masalı kendi kendine düşünür.
Çok eski bir zamanda bir gölün kenarında bir Kırgız oyomağı yaşarmış. Adı Yenisey olan bu yere halkı “Enesay” deromiş. Enesay’ın çevresinde çok çeşitli uluslar varmış, bunlar sürekli savaşır, hiç insan kalmayana kadar birbirlerini öldü-rürlermiş. Bir gün, ormanda bir kuş türemiş. “Başınıza bir feolaket gelecek.” diye ötermiş bu kuş. Bela gecikmemiş.
Kırgız ulusu, yaşlı başbuğlarını gömme hazırlıklarına başolamış. Hakanı gömme töreni sırasında bir düşman ordusu onları hazırlıksız yakalayarak, bir tek insan kalmayana kadar öldürmüş. Yalnız ormanda bir küçük kız ve erkek çocuğu o-lanlardan habersiz meydana geldiklerinde tüm yakınlarının öldürüldüğünü görerek ağlamaya başlamışlar. Bir süre sonra, yavruları yeni ölmüş bir geyik ana onları yanına alarak çok uzak bir memlekete, Işık Göl civarına götürmüş. Onları her türlü zorluktan korumuş. Kız ve erkek büyüyünce evlenmişoler. Boynuzlu Maral Ana’nın yardımlarıyla Kırgız ulusunun soyu bu iki kişiden meydana gelmiş. Çok mutlu bir yaşamları olmuş; ta ki geyikleri öldürmeye başlayana kadar. Geyik ticaoretine başlayan Kırgız soyu Maral Ana’nın küsüp, sonsuza kaodar onları terk etmesine neden olmuş.
Dağlara yeniden sonbahar gelmiştir. Orozkul önde, Müomin arkada bir kütüğü dağlardan indirmeye çalışmaktadırlar. Orozkul, ormanı korumakla görevli olduğu hâlde karşılığını alarak ormandan ağaç kesilmesine izin vermektedir. Orozkul, sinirini Mümin’den çıkararak kütüğü indirmeye çalışmaktadır. Fakat kütük hareket etmemektedir. Kütüğün ırmaktan geçiriolip alıcı kamyona ulaştırılması gerekmektedir. Tomruk çok ağırdır. Kütüğü zavallı at beraberinde Orozkul’u da sürükleoyerek düşürür. Artık olanlara katlanamayan Mümin Dede, toorununun okuldan alınma zamanı geldiğini söyleyerek ilk deofa Orozkul’a baş kaldırır ve onu oracıkta yalnız bırakır. Müomin torununun onu beklemesine gönlü razı olmadığı için soonuçlarına katlanarak ilk kez patronu ve damadı olan Oroz-kul’a isyan eder. Eve gittiğinde Orozkul’un kimsenin dokunomaya bile cür’et edemediği atına binerek, torununu almaya gider. Okula giderken yolda öğretmeninin torununu getirdiğioni görür. Çocuk, ağlamaktan gözleri şişmiş bir hâldedir. Yoloda dede, torununun gönlünü almaya çalışır. Ona geyiklerin tekrar ormana geldiğini, belki Maral Ananın da içlerinde oloduğunu anlatır.
Orozkul, eve vardığında içi intikam hisleri ile doludur. Sevogili atını da yerinde bulamayınca çılgına döner ve karısı Bekey’i evden kovar, artık “Karım değilsin.” der. Bekey de Sey-dahmetlere sığınır.
Mümin, eve geldiğinde yemek yerlerken nine asık suratla hiç ses çıkarmamaktadır. Çocuk kötü bir şeyler döndüğünü anlar. Nine, Mümin’e Orozkul’un gönlünü almasını söyler, aksi takdirde işsiz ve aç kalacaklardır. Orozkul, Mümin’i ahıroda görünce onu kovduğunu haykırır. Çocuğun biraz ateşi çıkomıştır. Pencereden geyikleri görür ve dedesinin başına gelenoleri biraz unutur gibi olur ve sevinir. Yatağında hasta hasta otururken dedesi, “Beni al da Orozkul’a bir çocuk ver.” diye ağlamaktadır.
Ev karmakarışıkken Seydahmet bir kamyonla döner. Erteosi gün akşam evlerine kış günü uzun zamandır ilk defa birileri gelir. Arca vadisinden kuru ot getirmeye giden sürücülerdir bunlar. Kamyonları çalışmadığı için onlara sığınmışlardır. Akoşam güzel bir sohbet oluşur. İçlerinden adı Kulubeg olan gence çocuk çok ısınır. Kulubeg ona âdeta bir baba şefkati gösterir. Aralarında kısa sürede bir sevgi oluşur. Çocuk, onların konuşomalarını Kulubeg’in kucağında dinlerken uyuyakahr.
Sabah olduğunda Mümin misafirleri doyurmak için erkenoden kalkar, torununu da yanına alır ve bir tokluyu keserek pioşirirler. Yemekler yendikten sonra, sürücüler yola çıkınca çocuk buruk bir hüzün içinde kalakalır. Bu arada, misafirlerin olması bir nebze Orozkul’u yatıştırmıştır. Dedesinin hâline üzülen çoocuk, aşırı derecede hastalanır, ateşi çıkar. Ninesi, her şeyin onun yüzünden olduğunu söyleyerek kaynar sütü zorla içirir.
Ertesi gün, Orozkul, Seydahmet ve Koketay adında bir köylü ırmağa takılıp kalan kütüğü çıkarmaya çalışırlar. Müomin kendini affettirmek için Orozkul’un peşinde dolanmaktaodır. Orozkul, Mümin’i dize getirdiği için çok mutludur. Bir süre sonra, geyikleri görürler. Bağırmaya başlarlar. Öldürüp kiloolarca ete kavuşmak hırsıyla yanıp tutuşurlar. Mümin, yalvarır onlara. Geyik avının yasak olduğunu, ayrıca onların kutsal olduğunu söyler. Fakat Orozkul, geyikleri avlamadıkları takodirde işten atacağını anlatarak tehdit eder. Mümin, bütün deoğerlerine, inançlarına rağmen geyiği öldürmek zorunda kalır.
Çocuk, midesi bulanık bir hâlde uyanır. Dışardan çok ses gelmektedir. Dedesini arar. Fakat garip bir şeyler olmaktadır. Kazanların içinde kilolarca et görür. Dedesi de körkütük sarohoştur. Onu ilk kez sarhoş görür. O şefkatli dedesinin yanına gittiğinde dedesi: “Git başımdan!1′ der. Çocuk, samanlığın diobinde geyik ananın kan içinde kesilmiş kafasını görünce eli ayağı buz gibi olur. Midesi bulanır, bütün inançları sarsılır. Çoocuk, odasında yalnız başına ağlamaya başlar. Odadan dışarı çıkmamaya karar verir. Fakat dedesini görür aniden. Dedesi kesilmiş geyiğin kafasının yanına uzanmış, hiç hareket etmeomekte, duruşu aynı ölü geyiğe benzemektedir. Çocuk korkar ve uzaklaşır oradan.
Çocuk hayallerindeki gibi balık olmak için ırmağa doğru yürür ve suya kendini bırakır.
Similar topics
» Toprak Ana - Cengiz AYTMATOV
» Cengiz Aytmatov Edebiyat Ödülü ( 12-03-2010 )
» Cengiz Han Destanı (Cengiz-Name)
» Beyaz Diş- Jack Lodnon
» Cengiz-nâme
» Cengiz Aytmatov Edebiyat Ödülü ( 12-03-2010 )
» Cengiz Han Destanı (Cengiz-Name)
» Beyaz Diş- Jack Lodnon
» Cengiz-nâme
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz